“Gerçek olmak için doğdun, mükemmel olmak için değil.”
Dalgalı zamanlarda biraz da olsa iyi şeyler duymaya ihtiyacım olduğu için telefonuma indirdiğim onlarca uygulamadan birinden gelen ve aydınlanma yaşatan bu cümleyle başlamak istedim yazıma. Çünkü ben her şeyin en iyisini yapmaya çalışıp mükemmel olamadığı için işin sonunda kendini hayâllerinden bambaşka bir yerde bulan biriyim. Belki de böyle deyip kaçmak daha kolay geliyor. Fakat bence mutlu olmak her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez. Kusurların ötesine bakmaya karar verdiğiniz anlamına da gelir. Oysa durmadığın sürece, ne kadar yavaş gittiğinin bir önemi yoktur. Tabii bu sözü söyleyebilecek hale gelmem 6 senelik bir mücadelenin sonunda oldu.
18 yaşında lise sonuncu sınıfta hayat bizler için şöyleydi: Çok iyi bir üniversite kazanıp ''büyük adam'' olmamızı isteyen bir topluma kafa tutma mücadelesi… Çocukluğunu ve ergenlikteki deli dolu, keyifli vakitleri yaşayamadan bir anda hayatınızın en önemli kararını vermek için koca bir baskı... Tek istediğimiz arkadaşlarımızla sahilde sohbet etmekken hepimiz kendimizi ''toplum antrenörleri'' tarafından hazırlanıp sokulduğumuz bir yarışta bulduk. Etraflarındaki yetişkin antrenörlerin baskısı altına girenler en iyi üniversiteleri kazanıp (keyif aldıkları şeyleri yaptıkları değil, statüsü yüksek ve çok maaş kazanacakları) hayatlarına düz bir şekilde devam ettiler. Benim de aralarında olduğum, hayattan biraz keyif almak isteyen gençler ise “işe yaramaz”, “başına buyruk”, “serseri”, “bundan hiçbir şey olmaz'' ithamlarına maruz kalıp toplumdan iyice soğuyup uzaklaştı. Oysa bana kalırsa her şeyi harika yapmak için değil, keyifli deneyimler yaşamak için bu hayattayız. Her birimiz eşsiziz ve kendimize özgü birer hikâyeye sahibiz. Sadece çoğu zaman oturup bunu düşünemeyecek kadar telaşlı, kaygılı bir gençlik dönemi yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Öte yandan bizim istediğimiz arzuların arttığı bir yolculuk, en yararlı versiyonumuzu bulup bir devam tasarlamak kendimize. En çok da toplumda var olabilmek için gençlerin sanıldığı gibi “işin kolayına” değil iç seslerine kaçtığını; mutlu olmak istediğini; hayatın bir düşünceye, takıma, partiye ait değil; doğaya, müziğe, resme, güzelliklere ait olduğunu anlatmak istiyoruz.
Ben Gamze. Kendini yeterli ve işe yarar hissedebilmek için, daha doğrusu kendi elimden tutamadığım için, toplum baskılarına ve gelecek kaygısına maruz kalıp üç farklı sağlık bölümü okuduktan sonra insanların yaralarını sarmaya çalışan, onları hem ruhen hem de fiziken iyileştirmeye çalışan 23 yaşında bir gencim. “Kendime ‘genç’ demek neden bu kadar tuhaf hissettiriyor?” diye soruyorum kendime. Bizim gençliğimizi kendi gençlikleriyle karşılaştıran, bize dayatılan kısıtlara tamah etmediğimizde bizi minnet duygusundan yoksun olmakla itham eden yetişkinlerin yaklaşımlarından kaynaklanıyor sanırım bu. Ve sanırım ben de bir yetişkinim artık. Benden küçük olanların benim kapıldığıma benzer bir girdaba kapılmaması için onlara, hayatın 18 yaşında verecekleri bir karara bağlı olmadığını anlatmaya çabalayan bir yetişkin...
Yaşama tutunmamı sağlayan belki de en önemli şey yazmak. Kendimi özgür hissettiğim tek kaçış alanım olmasına rağmen uzun zamandır yazmıyordum. Çünkü haftanın 6 günü, günün 10 saati çok yoğun bir şekilde çalışmak zorunda olduğum, 2 saat yol kat ederek eve vardığım bir yerde işe başladım. Geri kalan vakitlerimde (yani hiç) kendimi dinlemeye, ruhumu dinlendirmeye, çizmeye, boyamaya, sevdiklerimle beraber olmaya ihtiyacım var. Ve aldığım ücretten tatmin olmayışım yetişkinler tarafından koca bir sitem ve öfkeyle karşılanıyor.
Çocukluğumda rengarenk geçeceğini hayâl ettiğim o yaştayım ve bunları düşünüyorum.
Kendi akışında aydınlığı sönmüş
Umutla parlamayı bekleyen
Birer yıldızız hepimiz
Kendi heyecanımızın arayışında
Tüm zorlukların kaygısıyla
Geleceğin ikbal ışığı gençliği
Sanatını yapmaya çalışan yaşam sanatçısı şimdi
Ama hiç sahip olmadığınız bir şeyi istiyorsanız daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi yapmalısınız. Bu yüzden şimdi ‘’Gençler de Var!’’ Sergisiyle tanıdığım, web sitesindeki blog yazılarını okuyup kendimi daha da yakın hissettiğim Talebeyiz Biz Derneği çatısı altında bu yazıyı kaleme almak unutulmadığımıza dair umudumu yeşertiyor. Birbirine umutla bağlanan tüm gençleri, okuyan herkesi sevgiyle kucaklıyorum!
Комментарии