Talebeyiz Biz Derneği 2023 Şubat ayında gerçekleşen depremin ardından bir grup genci, bir sanat organizasyonu etrafında bir araya getirdi. Aktivizm ve sanatı buluşturan bir sergi düzenlediler ve adını “Gençler de var!” koydular. Serginin adındaki ünlemin ardına saklanan ima gençlerle çalışan biri olarak benim açımdan özellikle önemliydi. Kimsenin mevcudiyetlerini inkâr etmediği fakat aktif olarak kayıtsız kalmayı seçtiği bir grup olarak gençler adeta yetişkinlerin cümlesini tamamlıyordu. Depremin ardından hızlıca alınan kararlar, işleme konan politikalar, projeler, planlar gençleri ne olan bitenin aktif bir faili ne de nesnesi olarak tanımlıyordu. Gerek sebebini gerekse de meşruiyetini anlamakta oldukça zorlandığımız uzaktan eğitim kararıyla, yaşanan felaketin, toplumsal, kültürel, ekonomik, politik boyutları gençlerin gündelikliğinde birer referans olmaktan dahi uzaklaştı. Oysa ki onlar da varlardı ve sadece pasif birer mevcudiyete indirgenemeyecek şekilde olan bitene etki etmek istemekteydiler. Bireysel tecrübelerimize sinen acıyı, yıkımı beraberce karşılamaya katılma ihtiyacı içindelerdi. Onun yerine gençlerin büyük bir kısmı eğitim hayatlarına bilgisayar ekranlarından katılarak adeta hiçbir şey olmamış gibi yapmak zorunda bırakıldılar. Talebeyiz Biz Derneği depremi ve ardında bıraktığı yıkımı, ortak varoluşumuza dair düşünmenin bir provokasyonu kabul ederek bu ortaklığı yaşananların unutulmuş, pasifize edilmiş, kayıtsız kalınmış bir grubu olan gençler üzerinden, onları merkeze alarak kurmayı ve düşünmeyi önerdi.
Öte yandan deprem dünyaca içinden geçmekte olduğumuz bir dizi krizin ardından geldi. Fakat yaşadığımız çağda krizler, bizleri bir dönem için belli bakımlardan etkileyen bir dizi belirsizlik olmaktan çıkıp neredeyse kuşatıcı şekilde belirleyen olgulara dönüştüler. Nitekim 2022 senesinde “Permacrisis” İngilizce’de “yılın sözcüğü” seçildi. Bu yeni kavram, zamanın ruhunu özetliyor. Ve belki başka dönemlerde olduğundan daha aciliyetle, çağın insanlarının krizler karşısındaki tepkilerini ve ruh hallerini anlamak için gençleri işaret ediyor. Zira birçok bakımdan, öznelliklerini kurmak ve bireyleşmek söz konusu olduğunda kimlik mücadelesinin hâlâ içinden geçmekte olan ya da henüz tamamlamış olan gençlerin kendisini bir dizi krizin içinde bulan insanlığa söyleyecek bir şeyleri olmalı.
Kriz kelimesiyle bir sistemin, durumun içinden geçtiği ani ama kararlı bir değişim, dönüşüm kastedildiğinde ona eşlik eden ya da takip eden bir istikrarsızlık ve buhran da ima edilmiş oluyor. Bu nedenle, (bazen göreli) ya da (bazılarımız için) uyum ya da istikrar halinde değişikliğe ve alışık olmadığımız seviyelerde risk, gerilim ve hatta çatışmalar üreten açık, belirsiz bir geleceğin ortaya çıkışına işaret ediyor krizler. Bu kadarıyla kriz bizler için sıradışı olmakla birlikte gençlerin oldukça aşina olduğu ruh halleri yaratıyor. Krizler sıradan olmasa da her yerde karşımıza çıkıyor ve ancak bir sıradışılıkta tahammül edebileceğimiz hasar ve acıları bizler için norm haline getiriyor. Hayatlarımız krizlerle noktalanıyor, kesintiye uğruyor, değişiyor. Herhangi birimizi doğrudan ya da dolaylı olarak etkilememiş olan kriz yok; finansal (teknoloji krizi, kişisel borçlar krizi, işsizlik gibi) çevresel, insani (göç ve mülteci krizi) veya kültürel (eğitim krizi, kimlik krizi, çokkültürlülük krizi) olabiliyor ya da belli bir alanda ortaya çıkabiliyor sağlık krizi olarak örneğin (AIDS, COVID gibi salgın hastalıklar, pandemiler). Deprem sadece bütün bu tekil krizlerin son halkası olmadı aynı zamanda artık kontrol altına aldığımızı düşündüğümüz krizleri yeniden tetikledi.
İnsanın kendi ölümlülüğüyle yüzleştiğinde içine girip çıktığına benzer, bir taraftan kaygı, yaşamsal imkânlarını yeniden değerlendirme ve tekilliğini hatırlama, diğer taraftan kendine ve etrafına karşı kayıtsız kalma, inkâr ve hergünkülükte herhangi biri olarak yaşamaya devam etme gibi birbirinden çok farklı tavır, ruh hali ve yaşam tarzları depremde hepimiz için mesele haline geldi. Belki hızlıca unuttuğumuz bir şey bütün bunların, bizler için deprem yoluyla tetiklenmiş olmasına karşılık, gençlerin sıradan varoluşunun resmi olmasıydı. Yukarıda sıraladığım farklı tavırlar arasından görece pozitif olanları bizim için çok basit ifadeyle sanat yoluyla mümkün olmaktadır. Talebeyiz Biz Derneği, gençleri kendi varoluşlarının resmini yapıp bizlerle paylaşmaya davet ettiğinde, sadece ihmal edilmiş, sesleri yeterince dinlenmemiş ve bu bakımlardan dezavantajlı kılınmış bir grubu karşımıza çıkarmadı. Aynı zamanda, çağımızda ve depremin iyice katılaştırdığı kriz bağlamında yetişkinlere ihtiyaç duydukları perspektifi de sağlamış oldu. Bu tür bir perspektifi gençler yoluyla edinebildiğimiz gibi sanat yoluyla da edinebilirdik. Derneğin bu sergi projesini gençlerin eline vererek gerçekleştirdiği şey ise zamanın ruhunu en iyi kavrayan grubu o ruhun en çarpıcı şekilde görünüre çıkacağı mecra ve etkinlik yoluyla mobilize etmek olmuş.
Özge Ejder
Mimar Sinan Üniversitesi, Felsefe Bölümü, Öğretim Üyesi
Comments